Explore
 Lists  Reviews  Images  Update feed
Categories
MoviesTV ShowsMusicBooksGamesDVDs/Blu-RayPeopleArt & DesignPlacesWeb TV & PodcastsToys & CollectiblesComic Book SeriesBeautyAnimals   View more categories »
Listal logo
All reviews - Movies (4)

Life is just a dream on the way to death..

Posted : 14 years, 4 months ago on 12 December 2009 10:29 (A review of The Crow)

eric draven nd eric the raven

James O'Barr is an American graphic artist, best known as the creator of the comic book series The Crow.

In 1978, O'Barr's fiancée, Bethany, was killed by a drunk driver, and he joined the Marines in an effort to cope with the loss. He was stationed in Germany and illustrated combat manuals for the military. While living in Berlin in 1981, O'Barr began work on The Crow as a means of dealing with his personal tragedy. O'Barr was further inspired by a Detroit newspaper account of the murder of a young couple over a $20 engagement ring. After his discharge from the Marines, O'Barr continued his painting and illustration as well as doing lots of odd jobs, including working for a Detroit body shop. The Crow sat on a shelf for seven years, but at last someone wanted to publish it: Gary Reed of Caliber Press. In The Crow, the protagonist and his fiancée are murdered by a gang of criminals. He then returns from the dead to hunt their killers.

O'Barr's own hope that his project would result in a personal catharsis went unfulfilled, he told an interviewer in 1994, saying, "[A]s I drew each page, it made me more self-destructive, if anything....There is pure anger on each page". The Crow has sold more than 750,000 copies worldwide.

The book was adapted into a successful film of the same name in 1994, but it resulted in further tragedy. Brandon Lee, who played the main character, was accidentally shot and killed during filming, survived by his then-fiancee Eliza Hutton.

(james o’barr, trajik bir trafik kazasinda nisanlisi bethany’nin sarhos bir surucunun kullandigi araba tarafindan oldurulmesi sonrasinda cok sikintili gunler yasamaya baslamis. bu yasadigi sikintili donemden kurtulmak icin kendisini cizime verir, daha sonralari ise gazetede okudugu bir haberden ( detroit’te bir ciftin 20$ lik nisan yuzukleri icin oldurulmesi olayi ) oldukca etkilenir ve bunun bir hikâyenin baslangici icin guzel bir cikis noktası olduguna karar verir ve 1981 yillarinda berlin’de ilk the crow calismalarina baslar. icinde bulundugu sikintili yasam yuzunden eserini tamamlamasi uzun bir sure alir.james o’barr hikâyesinde kullandigi karakterleri kendi hayatindan secmis,gercek kisileri karakterleri ile ozdeslestirmistir.hatta filmde yer alan cete uyelerinin isimleri de detroit deki duvar yazilarindan alinmis gercek cete uyeleri isimleridir. (t-bird, tin-tin, top dollar, funboy ,skank) bunun uzerine olaylari bu hikâye uzerine oturtarak hikâyeyi tamamlamıştır.)

..........................................................................

People once believed, that when someone dies, a crow carries their soul to the land of the dead. But sometimes, something so bad happens, that a terrible sadness is carried with it and the soul can't rest. Then sometimes, just sometimes the crow could bring that soul back to put the wrong things right

If the people we love are stolen from us, the way to have them live on is to never stop loving them. Buildings burn, people die, but real love is forever...

( İnsanlar eskiden suna inanirdi. Biri oldugu zaman bir karga gelip onun ruhunu oluler diyarina tasirmis..
Ama bazen çok kotu bir sey olur korkunc bir uzuntu ruhla beraber tasinir ve ruh dinlenemez ve bazen karga yanlis olan seyler duzenlemek icin ruhu geri getirebilir.....

Herseyin dogru oldugunu dusunurdum, arkadaslar,aileler,duygular..ama artik biliyorum eger sevgi gercekse ve iki insan beraber olmak istiyorsa kimse onlari ayiramaz...

Eger sevdıgimiz kisiler bizden calinmissa , Onlari uzun yaşatmanin yolu, Onlari sevmekten asla vazgecmemektir... binalar yanar, insanlar olur ama gercek ASk Olumsuzdur... )


- i love you.
- say it again..
- i love you.

- i love you.
- say it again..
- i love you.


mother is the name
for god
on the lips
and hearts
of all children
morphine is bad for you


albrecht: police! don't move! i said, "don't move!"
eric draven: i though the police always said, "freeze!"
albrecht: well, i am the police, and i say, "don't move!" snow white. you move, you're dead.
eric draven: and i say, "i'm dead," and i move.
eric draven: -it's not a good day to be a bad guy.


"is this gasoline i smell?"

-caw caw! bang! fuck i'm dead!

they are all dead, they just don't know yet.


it won't rain all the time
the sky won't fall forever
and though the night seems long
your tears won't fall forever

Buildings Burn, People Die, But Real Love Is Forever Askim..








0 comments, Reply to this entry

zee german

Posted : 14 years, 4 months ago on 10 December 2009 08:38 (A review of Snatch)

Gecisleriyle ,gorsel efektleriyle ve dialoglar?yla insan? costuran hayran birakan bir eser..
-anything to declare?
-yes...don't go to london
Vinnie jones super basarili, gayet ingiliz bir film;ozellikle Brad pitt e dikkat cekmek istiyorum,tam anlami ile kendine yakisan rolu oturttu,Benicio del toro ,Dennis farina..seyrederken cok eglendim.. filmin kurgusu insan? surekli tetikte tutuyor ve isi birazda izleyiciye b?rakiyor..guy ritchie ingilizligini fazlasiyla gostermis.. konu itibariyle bana biraz get shorty'i hat?rlatt?.. zaten kara mizah degilmi yaptiklari varsin benzesin!.. ayrica benicio del toro gibi bir karizmayida kadrosunda barindirmakla yeterince guzellesmis film.. butun oyuncular muhtesem
Soundtrack'inde bulunan the stranglers - golden brown kesinlikle arsivlerde bulunmas? gereken lezzete sahip.yine Oasis - Fucking in the Bushes de olmazsa olmazlar

Cok eglenceli bir cingene oykusu. bariz tarantino havas? esiyor filmi izlerken.ozellikle cingenelerden karavan satin almaya gittiklerinde ki kopek hakkinda ki konusma cok yaricidir...
- you like dags?
- dags?
- yeah.. dags..! (kopegi isaret eder)
- oh you mean.. dogs..
- ..... !!!
- yes i like dags..

Ayrica super bir londra tanimini da bunyesinde barindiran film. oyle ki;
- where is the diamond?
- in london
- london?
- london
- london?
- yes, london. you know, fish, chips, cup o' tea. bad food, worse weather. mary fu**in' poppins. london! Leziz ingiliz aksanina doymus durumdayim:)

guy ritchie filmi 'stealin? stones and breakin? bones' diye özetliyor.Ayrica senaryosunda bir onsoz yazip film ekibinden intikan almayida ihmal etmiyor:)
''simdiye kadar iki film yonettim; ilki bircok endiseden dolayi sekteye ugradi. misal ertesi gun filmi cekmeye paranin yetip yetmeyecegini bilmiyordum ya da tam olarak ne yaptigimi? hos bunu sadece ben degil, etrafimdakiler de bilmiyordu. yine de bunlarin beni engellemesine izin vermedim. renk vermemeye çalistim. makara yapip, milletin sirtini sivazlayip durdum. ne yalan soyleyeyim aslinda gotum uc bucuk atiyordu.
Snatch?de ise baska sikintilarla bogusmak zorunda kaldim. bu sefer sorun para ya da ozguven sorunu degildi. sorun, oyuncular ve film ekibimdi. bu filmi cekerken daha ciddi ve profesyonel bir yonetmen olmaya cabaladim. ama sanirim bu benden baska kimsenin umurunda olmadi ki hicbiri beni siklemedi. gecen filmde sergiledigim enseye saplak gote parmak yonetmenligim bu sefer ayagima dolandi. oyuncular ve ekip, ciddi yonetmen goruntumle alay edip durdu. bu yuzden cekimlerin ilk gununden son gunune degin bildiklerini okudular. filmin tamamlanmasi bir mucizeydi. '' (guy ritchie agustos 2000)

Filmi ozetleyen cumle ise kanaatimce suydu:"bulunmak istemeyen bir cingeneyi asla bulamazsin" turkish

"zee germans" :)


0 comments, Reply to this entry

i carry your heart (i carry it in my heart)

Posted : 14 years, 4 months ago on 10 December 2009 08:31 (A review of The Fountain)

it has been birth, death, rebirth for this film, which is interesting because it is very much what the movie is all about as well. each time the movie has died and come back, it has come back leaner and meaner..?filmin temelinde yaklasik 1.000 yila yayilan bir ask hikayesi ve olumsuzluk vaadeden bir cesme oldugunu dusundugumuz zaman, 35 yasindaki yonetmenin soyledikleri de bir anlam kazaniyor.

Bu film hakkindaki ilk gorusum daha once izledigim hicbir seye benzememesi.Bana gore aronofsky'nin en iyi en iddali filmi. zaman, bilim, mistisizm, ask, olumsuzluk, gercek ve gunumuz yasami arasinda gidip gelen, bunlari cok basarili bir sekilde harmanlayan bir film.
insanin olumle barismasi, onu kabul etmesi gerekliligi ve askin olumsuzlugunun mumkunati uzerine bir film. film bir bilim adami ve onun olumle pencelesen melek karisi uzerine kurulu. 3 degisik zaman boyutunda geciyor, bir eski ispanya, bir gunumuz bir de gelecekte uzayda bi noktada ayni hikayenin degisik donemleri anlatilmis. bazen ic ice gecen, bazen birbirini takip eden bazen de zaman dilimlerini atlayarak sonradan toparlanan bir anlatim bicimi var. kurgusu oldukca ilginc. film bitmeye yakin butun noktalar birlesiyor ama oyle bir memento tadinda geriden basa gelme, ya da innaritu nun yaptigi gibi ic ice gecirme durumu devamlilik gostermiyor. muzik cok baskin.aglamak istenip te aglanamayan filmlerdendir bu da. cunku hissettirdigi duygu icinde korkuyu, sonsuzlugu, yalnizligi ve hicligi barindiran salt huzunden cok daha ote bir yerde gezinir.

here is the deepest secret nobody knows
(here is the root of the root and the bud of the bud
and the sky of the sky of a tree called life;which grows
higher than the soul can hope or mind can hide)
and this is the wonder that's keeping the stars apart

i carry your heart (i carry it in my heart)

Bilinmezlikler var olsa bile o gun tek birsey bilinirdi. o da sonsuz bir askin var olabilme ongorusuydu. hep bir arayis icinde gecti zaman. adamin amaci kadini icin herseyi yapmakti ve herseyi goze almisti kadin sunu dedikten sonra :
"you shall wear it when you find eden, and when you return, i shall be your eve."


''Together we will live forever''


0 comments, Reply to this entry

you are all my reasons

Posted : 14 years, 4 months ago on 10 December 2009 07:08 (A review of A Beautiful Mind)

"en iyi film dahil olmak uzere 4 dalda akademi odulu sahibi akil oyunlari, yonetmenligini akademi odullu Ron howard ve yapimciligini onun uzun zaman birlikte calistigi akademi odullu Brian grazer'in yaptigi, Russell crowe'un dahi matematikci john nash rolunde inanilmaz bir performans gosterdigi cok basarili bir yapit..john nash tam uluslararasi une kavusacakken, esrarengiz bir komploya kurban gider..artik ona bu guclu cesaret, tutku ve zafer hikayesinde sadece sadik esi (akademi odulu kazanan jennifer connelly) yardimci olabilecektir.."

Oyuncular: Russell Crowe, Jennifer Conelly, Paul Bettany, Adam Goldberg, Juod Hirsch, Josh lucas, Anthony Rapp, ve Chrsitopher Plummer..
Beste: james jenk?ns
Goruntu yonetmeni: Rogers deak?ns
Yazar: Ak?va goldsman
Yonetmen: Ron howard

"yalniz yasayabilmek icin, hem tanri hem vahsi hayvan hem de filozof olmak gerekir."
diyen nietzsche?yi hakli çikaran bir film...
john forbes nash?in gercek hayatindan ilham alinarak yapilmis hikayede russel crowe, "ikinci el bilgilerle" yetinmeyen bir dehay? canlandiriyor: evreni yoneten yasalar ve matematik soz konusu oldugunda, once var olani seyrediyor, sonra gidip kendi teorisini kendisi kuruyor.
zeka ile delilik arasindaki ince cizgide gecen,russel crowe'un o surekli cozumsuz kaldigi anlardaki elini alnina goturmesi tiki, kendine ozgu ve universite ogrencilerince dalga gecilen yuruyusu, surekli basariya odakli hirsinin belki de kendini getirdigi sizofrenik durum veya bunun onunla bagdastirilmasi guzel islenmis..dahilik ile delilik arasindaki ince siniri gecmenin ve geri donmenin guzel hikayesi..

Sizofrenik sanrilardan kurtulmanin, modern psikiyatri tarafindan kabul gormus olan tedavilerin d?sinda bir yolu daha vardir: sanrilar icinde bir tek gercek ya da gercege aykiri bir tek ayrinti yakalamak. filmde john nash, "meleeche gercek olamaz, o hic buyumuyor" dediginde, gereksindigi o gercegi yakalamistir iste.
gerceginden suphe etmemek kendini fazla onemsemek degil de nedir? kendi gerceklerine bagimli olmak, baskalarini hice saymak degil de ne? bir an "o"nun hakli olabilecegini dusunmekle baslar hersey, bazen zarflar dolusudur gercek oldugunu sandigimiz gercek; ve onu yerine ulasmayan postalar olarak yollariz saga sola onlarin tek gercek olduguna inanarak; ta ki, biri cikip zarflarimizin her birini, postalanma sirasiyla bir posetten cikarip "bak, hicbiri acilmamis!" diyene kadar. kendini karsisindakinin yerine koyarak onun gercegini aramayi ustlenene duyulan askla baslar, "belki de o* haklidir" dusuncesi.
t?m denklemler askin sonsuz gucunu anlamak icin kurulur, der Nash. kimi (zaman) erkeklerin bunu anlamasi icin elli y?l sure ve bir nobel odulu gerekir.

senaryo olsun oyunculuk olsun tek kelimeyle muhtesem olan bir ba?yap?t.
en iyi sahneler;
-insulin sokunun verildigi sahne ( "su ana kadar ki tum yasadiklarinizin, hayallerinizin aslinda hic olmadigini dusunun. bu nasil bir cehennemdir?" )
-john evinde efendi efendi otururken birden tekrardan sifre çozmeye baslamasi ve akabinde cama ta? atilmasi..
-filmin sonunda masan?n ustunun kalemlerle doldugu sahne.
-filmin sonlar?na dogru bi ihtiyarin gelip john nash'la konusmaya kalkmasi ve john nash'?n ogrencisine "bu adami sizde goruyor musunuz?" diye soraraktan emin olmas?...gercekten filmde yer alan en akilda kalan sahnelerdendi.

"what truly is logic, who decides reason? my quest has taken me through the physical, the metaphysical, the delusional, and back. and i have made the most important discovery of my career, the most important discovery of my life. it is only in the mysterious equations of love that any logical reasons can be found. i am only here tonight because of you. you are all i am. you are all my reasons."

''what is more important than a beautiful mind is a beautiful heart.''


0 comments, Reply to this entry